Diyarbakır
uzun yıllardan beri gitmek istediğim ama bir türlü gitmenin nasip olmadığı bir
yerdi. Nihayet 8 Temmuz’da Diyarbakır’a gitmek nasip oldu. Diyarbakır hakkında
bazı ön yargılara sahiptim. Diyarbakır’ın gelişmemiş, çöl ortasında bir şehir
havasında, eski kovboy filmlerinin ıssızlığında bir yer olduğu aklımda kalan
ön yargılardı ama tüm bu ön yargılar yerle yeksan oldu. İşte size ön yargılarımı
yıkan Diyarbakır gezimden anlatmaya değer bulduklarım:
 |
DİYARBAKIR GEZİSİ |
Gezimizin
başlangıç noktası Malatya. Sabah dokuz buçuk gibi Malatya’dan başladı yolculuğumuz.
Diyarbakır’a Elazığ şehir merkezi üzerinden değil de mesafemizi 20-30 kilometre
civarı kısaltan Gözeli yolundan gittik. Yol tek şeritti ama oldukça da sakindi.
Gözeli yolundan tekrar ana yola çıkınca Hazar Gölü manzarası eşliğinde yolumuza
devam ettik. Sonrasında bir zamanlar oldukça yoğun olduğu söylenen ama şimdiki
haliyle oldukça sakin olan(nüfus tabelasında 4200 yazıyordu) Maden ilçesinden
geçtik. Maden’den sonra vardığımız Ergani ilçesinde hava sıcaklığı biraz
bunaltmaya başlamıştı. Ergani ilçe sınırlarından çok sürmeden Eğil ilçesine
gitmek için ayrıldığımız yol tek şeritliydi ama yine çok yoğun olmayan bir
yoldu. Diyarbakır’da ilk hedefimiz Eğil ilçesinde yer alan Hazreti Elyesa ve
Hazreti Zülkifl türbeleriydi. Türbelerin naklini anlatan girişteki panolar ilgi
çekiciydi.
Orada yer alanların anlattığına göre bu peygamberlerin kabirlerinin
nakli sırasında kefenlerinin temiz olduğu, cesetlerinin çürümediği adeta beyaz
bir örtüye sarılıp uyuyan insan şeklinde olduğu bilgisi oldukça dikkate
değerdi. Türbelerin yer aldığı avludan gözüken Dicle nehri ve yer aldığı vadi
mükemmel bir manzaraya sahipti. Nehirde gezinti yapan teknelerde olmayı arzu
ederdim.
 |
Dicle Nehri Tekneler |
 |
Eğil Peygamber Türbeleri, Dicle Nehri |
Eğil’den
sonra ki hedefimiz Diyarbakır’ın bizzat kendisiydi. Diyarbakır’a yavaş yavaş giriş yaptığımız
sıralarda başta belirttiğim ön yargılardan bir kısmı kırılmaya başlamıştı bile. Oldukça
büyük bir şehre geldiğimi anlamıştım. Derken Dağkapı Meydanına vardık. Bizi
karşılayan surları kısa zannediyordum ama geziye devam ettikçe yanıldığımı
anladım.
 |
Diyarbakır Surlar |
İlerlemeye başladık ve ilerledikçe ön yargılarım yine yıkılmaya
başladı. Temiz ve oldukça hareketli sokakları, tarihle iç içe havasıyla çok
güzel bir yerdeydik. Caddeler boyunca çok sayıda ciğerci lokantasına rastladık.
Bunun yanında dibek kahvesi satanların hediye ettiği oldukça az ama lezzetli kahvelerden
içtik. Ana caddeden dar sokaklara saptığımızda kendimizi filmlerde hissettik
bir an… Bu dar sokaklardan vardığımız dört ayaklı minarede oldukça çok sayıda
fotoğraf çektiren vardı.
 |
Diyarbakır Dört Ayaklı Minare |
Burada bu minareye bakarken hemen bu minarenin
yanındaki bir dükkandan hediye edilen badem şekeri ve kolonya bizi ziyadesiyle
memnun etti. Buradan ana caddeye çıkıp geldiğimiz yolu takip ederek Tarihi Ulu
Camiye vardık. Bildiğimiz klasik tarzdaki camilerden yapıca farklıydı.
 |
Diyarbakır Ulu Camii |
 |
Diyarbakır Ulu Camii |
Caminin
avlusunda yer alan güneş saati dikkat değer noktaydı. Yine caminin avlusunda
sayılacak şekilde Yazma Eserler Bölümü vardı.
 |
Diyarbakır Ulu Camii Yazma Eserler Bölümü |
Burdan çıktıktan sonra aynı caddede yer alan
Tarihi Hasan Paşa Hanını da gördük, içerisinde kafelerin yer aldığı bu hanı
temaşa ettikten sonra geziye devam
ettik.
Sonrasında
surların çevrelediği alana girdiğimizde adeta bir film platosuna varmıştık.
Şöyle ki tamamen tarihi bir atmosferde insanlar mutlu mesut, herkes kendi neşesinde
güzel bir yerdi.
 |
Diyarbakır Surları avlu |
 |
Diyarbakır Surlar Avludan bir manzara |
Burada yer alan Hazreti Süleyman Camii ve sahabe kabirlerini ziyaret etmeyi unutmadık
tabii.
 |
Yirmi Yedi Sahabe isimleri |
 |
Yirmi Yedi Sahabe Kabrinden |
Surlara çıkarak manzarayı seyre
koyulduğumuzda adeta Tosun Paşa filmindeki yeşil vadiye gelmiştik. Yine
mükemmel bir manzaraydı.
 |
Surlardan yeşil bir manzara |
Bu
kadar geziden sonra gittiğimiz lokantanın oldukça lezzetli ciğer ve adana
kebabı, bunların yanında yer alan bol mezesi ve personelin ilgisi ile yorgunluğumuz
azalmıştı ama görülecek yerler de bitmemişti.
Maalesef
Diyarbakır’da yer alan kiliseleri tadilat çalışmalarından dolayı ziyaret
edemedik ama kapanışı On Gözlü Köprü ile yaptık. Oldukça kalabalık olan Dicle
üzerindeki On Gözlü Köprü yine mükemmel bir yapıydı.
 |
On Gözlü Köprü nehir manzarası |
 |
Diyarbakır On Gözlü Köprü |
Köprünün sağ ve solunda yer alan kafelerde
insanlar neşe içinde hayatı yaşamaya devam ederken dönüş yoluna revan olduk.
Anlatmaya
çalıştığım Diyarbakır gezisi bu şekilde güzellikleri ile bende yer alan tüm
ön yargıları yıkmıştı. Oldukça güzel, temiz, modern ve tarihi bir şehirle
karşılamıştım. Belki bazı noktaları unutmuş olabilirim ama akılda kalan
bunlardı. Oldukça güzel ve dolu geçen bir gezi oldu. Gitmeye imkanı olanları
Diyarbakır’ı gezmeye davet ediyorum…
diyarbakir guzel sehir
YanıtlaSil