12 Temmuz 2019 Cuma

ÖN YARGILARIMI YIKAN GÜZEL ŞEHİR DİYARBAKIR GEZİSİ

Diyarbakır uzun yıllardan beri gitmek istediğim ama bir türlü gitmenin nasip olmadığı bir yerdi. Nihayet 8 Temmuz’da Diyarbakır’a gitmek nasip oldu. Diyarbakır hakkında bazı ön yargılara sahiptim. Diyarbakır’ın gelişmemiş, çöl ortasında bir şehir havasında, eski kovboy filmlerinin ıssızlığında bir yer olduğu aklımda kalan ön yargılardı ama tüm bu ön yargılar yerle yeksan oldu. İşte size ön yargılarımı yıkan Diyarbakır gezimden anlatmaya değer bulduklarım:
DİYARBAKIR GEZİSİ



Gezimizin başlangıç noktası Malatya. Sabah dokuz buçuk gibi Malatya’dan başladı yolculuğumuz. Diyarbakır’a Elazığ şehir merkezi üzerinden değil de mesafemizi 20-30 kilometre civarı kısaltan Gözeli yolundan gittik. Yol tek şeritti ama oldukça da sakindi. Gözeli yolundan tekrar ana yola çıkınca Hazar Gölü manzarası eşliğinde yolumuza devam ettik. Sonrasında bir zamanlar oldukça yoğun olduğu söylenen ama şimdiki haliyle oldukça sakin olan(nüfus tabelasında 4200 yazıyordu) Maden ilçesinden geçtik. Maden’den sonra vardığımız Ergani ilçesinde hava sıcaklığı biraz bunaltmaya başlamıştı. Ergani ilçe sınırlarından çok sürmeden Eğil ilçesine gitmek için ayrıldığımız yol tek şeritliydi ama yine çok yoğun olmayan bir yoldu. Diyarbakır’da ilk hedefimiz Eğil ilçesinde yer alan Hazreti Elyesa ve Hazreti Zülkifl türbeleriydi. Türbelerin naklini anlatan girişteki panolar ilgi çekiciydi. 

Orada yer alanların anlattığına göre bu peygamberlerin kabirlerinin nakli sırasında kefenlerinin temiz olduğu, cesetlerinin çürümediği adeta beyaz bir örtüye sarılıp uyuyan insan şeklinde olduğu bilgisi oldukça dikkate değerdi. Türbelerin yer aldığı avludan gözüken Dicle nehri ve yer aldığı vadi mükemmel bir manzaraya sahipti. Nehirde gezinti yapan teknelerde olmayı arzu ederdim.
Dicle Nehri Tekneler


Eğil Peygamber Türbeleri, Dicle Nehri


Eğil’den sonra ki hedefimiz Diyarbakır’ın bizzat kendisiydi.  Diyarbakır’a yavaş yavaş giriş yaptığımız sıralarda başta belirttiğim ön yargılardan bir kısmı kırılmaya başlamıştı bile. Oldukça büyük bir şehre geldiğimi anlamıştım. Derken Dağkapı Meydanına vardık. Bizi karşılayan surları kısa zannediyordum ama geziye devam ettikçe yanıldığımı anladım.

Diyarbakır Surlar

 İlerlemeye başladık ve ilerledikçe ön yargılarım yine yıkılmaya başladı. Temiz ve oldukça hareketli sokakları, tarihle iç içe havasıyla çok güzel bir yerdeydik. Caddeler boyunca çok sayıda ciğerci lokantasına rastladık. Bunun yanında dibek kahvesi satanların hediye ettiği oldukça az ama lezzetli kahvelerden içtik. Ana caddeden dar sokaklara saptığımızda kendimizi filmlerde hissettik bir an… Bu dar sokaklardan vardığımız dört ayaklı minarede oldukça çok sayıda fotoğraf çektiren vardı. 
Diyarbakır Dört Ayaklı Minare

Burada bu minareye bakarken hemen bu minarenin yanındaki bir dükkandan hediye edilen badem şekeri ve kolonya bizi ziyadesiyle memnun etti. Buradan ana caddeye çıkıp geldiğimiz yolu takip ederek Tarihi Ulu Camiye vardık. Bildiğimiz klasik tarzdaki camilerden yapıca farklıydı. 
Diyarbakır Ulu Camii

Diyarbakır Ulu Camii

Caminin avlusunda yer alan güneş saati dikkat değer noktaydı. Yine caminin avlusunda sayılacak şekilde Yazma Eserler Bölümü vardı.
Diyarbakır Ulu Camii Yazma Eserler Bölümü

 Burdan çıktıktan sonra aynı caddede yer alan Tarihi Hasan Paşa Hanını da gördük, içerisinde kafelerin yer aldığı bu hanı temaşa ettikten sonra  geziye devam ettik.
Sonrasında surların çevrelediği alana girdiğimizde adeta bir film platosuna varmıştık. Şöyle ki tamamen tarihi bir atmosferde  insanlar mutlu mesut, herkes kendi neşesinde güzel bir yerdi.
Diyarbakır Surları avlu

Diyarbakır Surlar Avludan bir manzara


 Burada yer alan Hazreti Süleyman Camii ve sahabe kabirlerini ziyaret etmeyi unutmadık tabii. 
Yirmi Yedi Sahabe isimleri

Yirmi Yedi Sahabe Kabrinden 

Surlara çıkarak manzarayı seyre koyulduğumuzda adeta Tosun Paşa filmindeki yeşil vadiye gelmiştik. Yine mükemmel bir manzaraydı.
Surlardan yeşil bir manzara

Bu kadar geziden sonra gittiğimiz lokantanın oldukça lezzetli ciğer ve adana kebabı, bunların yanında yer alan bol mezesi ve personelin ilgisi ile yorgunluğumuz azalmıştı ama görülecek yerler de bitmemişti.
Maalesef Diyarbakır’da yer alan kiliseleri tadilat çalışmalarından dolayı ziyaret edemedik ama kapanışı On Gözlü Köprü ile yaptık. Oldukça kalabalık olan Dicle üzerindeki On Gözlü Köprü yine mükemmel bir yapıydı. 
On Gözlü Köprü nehir manzarası

Diyarbakır On Gözlü Köprü

Köprünün sağ ve solunda yer alan kafelerde insanlar neşe içinde hayatı yaşamaya devam ederken dönüş yoluna revan olduk.

Anlatmaya çalıştığım Diyarbakır gezisi bu şekilde güzellikleri ile bende yer alan tüm ön yargıları yıkmıştı. Oldukça güzel, temiz, modern ve tarihi bir şehirle karşılamıştım. Belki bazı noktaları unutmuş olabilirim ama akılda kalan bunlardı. Oldukça güzel ve dolu geçen bir gezi oldu. Gitmeye imkanı olanları Diyarbakır’ı gezmeye davet ediyorum…

1 yorum: